ÖTEKİ ÇOCUKLAR’ ın aileleri

Yasin Bulat
2 min readApr 26, 2023

--

2010 yılında 57 bıçak darbesiyle öldürülen İrem Okan ve annesi Melek Okan’a ithaf edilen belgesel-film “Benim Çocuğum”(2013), Can Candan’ın çekmeye en kolay karar verdiği belgesel olmuş. Belgesel, 5 LGBTQIA+ çocuğun ailelerinin hikâyelerini, hayatlarını ve hem reçel hem de aktivistlik yapan anne babaları LİSTAG derneği üzerinden anlatıyor. Belgesel bir aile filmi olarak “aile” kategorisinde gösterime giriyor.

“Anladım ki insanların oğlu veya kızı olmuyor, ailelerin çocukları oluyor”

Benim Çocuğum, eşcinselliği “Zeki Müren ve Bülent Ersoy” ile bilen ailelerin, geleneksel aile yapısında, çocuklarının “akıl hastası” veya “hilkat garibesi” olmadıklarını ve çocuklarının “normalliğini” keşfetmelerini içtenlikle anlatıyor. Bu şekilde şeytanlaştırılmaya ve kişiliksizleştirilmeye çalışılan gökkuşağı ailesini tekrardan bir özne, bir insan olarak yansıtıyor.

“Baba, dedi ben kendimi erkek gibi hissediyorum, biz konu kapandı sanıyorduk ki o konu hiç kapanmamış”

Kendi başına stresli bir süreç olan çocuk sahibi olma ve çocuk büyütmenin gökkuşağı ailelerde ne kadar daha sancılı olduğunu kişisel anekdotlar ile dinliyoruz. Belgesel boyunca kimi zaman “Allah’tan gelen her şey kabulümüzdür” diyen kimi zaman da “kimse de bana böyle çocuklar var demedi… bütün İstanbul üstüme yıkıldı” diyen ebeveynlerle tanışıyoruz. Ailelerin ağlamakla başlayan hikâyelerini Onur yürüyüşüne, Meclis’te konuşmaya devam ederken takip ediyoruz. Belgeselde Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) ve Lambda İstanbul gibi derneklerin hem LGBTQAI+ bireylere hem de ailelere(topluma) nasıl ilaç olduğuna da “çırpınırken… intiharın eşiğindeyken burayı buldum… teşekkür ederim” diyen bir annenin sözleriyle şahit oluyoruz.

“Hiç kimsenin suçu yok dedi doktor, bazı çocuklar böyle doğarlar ve böyle ölürler, dedi”

Benim Çocuğum’u bu kadar duygu dolu yapan bir başka durum da ebeveynlerin içsel süreçlerinin yanı sıra çocukları ile ilişkilerini de incelemesi. Bir yandan yepyeni bir kavramla karşılaşan ebeveynler için için ağlarken diğer taraftan çocukları ile ilişki kurmaya ve onlara sıkı sıkı tutunmaya çalışıyorlar. Geleneksel heteronormatif yapıya savaş açmışken kendilerine şaşırıyorlar. Yıllardır korktukları, görmezden geldikleri “acaba”ları gerçek oluyor. Kendilerine büyüyen çocukların ebeveynleri olarak bu kaotik ortamda bir yardım elini yine kendilerinde bulmaya çalışarak uzun zamanlar geçiriyorlar. Kimi zaman “benim bedenim başka, ben başka” diyen çocuklarını dinleyip dünyaları yıkılıyor ama sesleri ancak “hayır çocuğum sen ne olursan ol bu sana bakış açımızı değiştirmez” diye çıkıyor.

“Ben de gerçekten yorganın saten yüzünü mavi diğer yüzünü de pembe kadife yaptırdım”

Yine belgesel, ailelerin yanı sıra gökkuşağı çocukların da tecrübelerine, hikâyelerine eşlik etmemizi sağlıyor. Erkek olduğunu dört yaşındayken annesinden öğrenen, cinsiyetlere ayrılmış sıralarda nerede duracağını bilemeyen, iki taraftan da onlar gibi olmadığı için kovulan çocukların hem bedenlerine hem ailelerine yabancılaşmış yaşamlarını dinliyoruz. İlk sütyenini denemiş Pınar’ın mutluluğu ve bir devlet okulunda müzik öğretmeni olmuş Nilgün’ün hikâyeleri ile biz de sevince dâhil oluyoruz.

“Benim elimde internetim yoktu. Bir dergide bir de hastalıklar ansiklopedisinde karşılaştım lezbiyenlik ile.”

Benim Çocuğum, aynı zamanda LGBTQIA+ bireylerin zorluklarına da ışık tutmaya çalışıyor. Kendi “kırmızı” kimliğine kavuşmasını herkesle kutlayamayan, ayrımcılıktan ve kendi geleceğinden korkan trans kadının çekim günlerine gelemeyişini ve ev arkadaşıyla yaşadığı evden önce tehdit mektubu sonra silah zoruyla çıkartılan trans kadının hikâyesini duyup biz de başkaları adına utanıyoruz. Kulis çalışmalarına ve Çetin Çalık, Petro Melikşahoğlu, Berç Anahtarcı, Salem Dermircigöz, Aziz Çabuk, Ekrem Yılmaz, Ahmet Yıldız, Roşin Ç. Ve daha nicelerinin cinayetine rağmen ne Anayasa’ya ne de toplum bilincine yansımayan LGBTQIA+ haklarını unutmadık, hatırlıyoruz.

“Topumun hastalığı bu işte, ötekileştirmek…”

--

--

Yasin Bulat

Birçok genç gibi, ben de hayatımı kurmaya çalışırken oradan oraya koşuyorum. Bu durmaz çabalarımdan öğrendiklerimi yazarak yaşadıklarımı çözümlemek istiyorum.